8 Şubat 2018

İnternette Antikacılık

Eveet. Bugünki yazım da internette kendine antikacı diyen ama argo tabiriyle ölücülerle ilgili olacak. Elimde birkaç parça antika eşya var. Eşyaların değerli olup olmadığını bilmiyorum. Araştırıyorum. Antika ölücüleriyle de bu şekilde tanıştım. 

Gelelim olaylara...


İnternette "antika eşya alım satımı, antikanın değerini öğrenmek" gibi şeyler arayınca işte bu ölücüler çıkıyor karşınıza. Genellikle whatsapp numaraları var, fotoğrafları gönderin bi bakalım modunda çalışıyorlar. Herhangi bir kurumsallık söz konusu değil yani. Tabi bir yönden de iyi, hop diye ulaşabiliyorsunuz. Gerçi oldukça kaba ve sanki ben malımı zorla satmaya çalışıyormuşum gibi, artis artis konuşuyorlar. Neyse, bunlardan yaklaşık 12-13 tanesi ile iletişime geçtim ve hepsine şunu söyledim:
Elimdeki eşyaların özelliklerini bilmiyorum, yardımcı olur musunuz?
Cevapların çeşitliliği şöyle: Almayız, bunlar değerli değil, çöp bunlar, 100TL veririz, 1500 veririz, ooo bunlar çok kıymetli bi görüşelim vs.

Her biri farklı farklı cevaplar verince benim aklım iyice karıştı tabi. Yahu eşyalara çöp diyen de var 1500TL diyen de var, çok kıymetliler diyen de. Böylece anlamış oldum ki işi bunlar işi bilmiyor. Daha kurumsal firmalarla iletişime geçeyim bari dedim. Baya ünlü antikacılarla, açık artırmacılarla iletişime geçtim. Gelen cevaplar yine aynı şekildeydi. Baktım olmuyor, ben de koleksiyonerlerle iletişime geçmeye başladım. En azından belirli konularla ilgilenenler bana daha net bilgiler verebilir diye düşündüm. Başladım araştırmaya...

Bira, el yazması kitaplar ve antika radyo koleksiyonerleriyle iletişime geçtim. Şimdi olayı detaylandırıyorum.



Elimdeki ilk eşya: 1969 Özel Üretim Tuborg Bira. Fabrika dolumu, yani içi dolu. 22.5cm boyunda, gayet iyi durumda bira işte. Nerdeyse 50 yıllık, özel üretim bira işte. Aşağıda fotoğraflarını inceleyebilirsiniz.

Bu şişe hem dolu hem de "Özel İmalat" olmasıyla değerli gibi geliyordu bana. İsmini cismini vermeyeceğim koleksiyoner, bunun 1500TL edebileceğini söylemişti. Aslında bana az geldi çünkü bu imalat, Tuborg'un Türkiye'de üretime başlamasıyla hazırlanan özel bir ürün. Yani Tuborg Türkiye, 2019 yılında Türkiye'deki 50. yılını kutlayacak. Dolayısıyla daha değerli olmalıydı, en azından benim gözümde öyle. Neyse, bu koleksiyoner kişisi iş ciddiye bininde "500TL veririm" diyiverdi birden. Hani şu Discovery Channel'da bagaj veya depo toplayan tipler var ya, onlarla aynı hesap. Ederi 1500 ama ben senden 500'e alırım. Yahu bari yarı yarıya al! Velhasılkelam, tabi ki satmadım.


İkinci eşya: Miller 1969 üretimi fabrika dolumu. Bu da 50 yıllık, Miller'ın Türkiye'ye ilk geldiği sıralarda ithal edilmiş. Bunun boyu da 19cm. Şişesi falan çok güzel, onlara da bakın aşağıdan. Yaptığım araştırmalara göre Miller o zamanlar çok çok değerliymiş. Hani şimdinin iPhone X'i gibi. Millet hava ata ata içiyor yani bu birayı o zamanlar.

Aynı koleksiyoner bu şişe için "altını görmem lazım, nerede ne zaman üretildiğine göre bu şişe çook değerli olabilir" dedi. Fotoğrafları gönderince de "yahu etikette izler falan mı var acaba" demeye başladı. Yahu var elbet. 50 yıllık şişe... Bu şekilde saklanabilmiş anca. Koleksiyonerin buna biçtiği pahayı birazdan söylicem. Daha önce başka bir şişe daha var alimde onu da göstereyim.


Bu da vakti zamanında ülkeye gelmiş, sonra kaldırılmış sonra tekrar gelmiş bir bira. Lowenbrau markalı Special bira. Bendeki şişe Türkiye üretimi. Üzerinde "Lowenbrau AG. Münich lisansı ve denetiminde Ege Biracılık ve Malt Sanayi A.Ş. İzmir tesislerinde üretilmiştir" yazıyor. Şimdiki Anadolu Efes yani. Bu şişeyi gösterdiğim koleksiyoner dedi ki; ya bu her yerde var. Değersiz. (Ben o kadar araştırdım, bu boynundaki parlak kısmın bu kadar büyük olduğu ve dolu olan bir şişeye rastlamadım ama her yerde varmış, değersizmiş.) Değersiz olabilir tamam, sıkıntım bu değil. Bira şişelerini satıp milyoner olmayı beklemiyorum tabi ama bahsettiği kadar değersiz olma ihtimali de yok. Neden mi?

Hemen açıklıyorum: Hatırlarsanız aynı koleksiyoner, Mille şişesi için "çok değerli olabilir" demişti. Hah işte, bir anda şöyle der oldu: "Miller X TL eder. Lowenbrau da X değerinde. İstersen alırım." HOP! Noluyoruz yahu! E Miller çok değerli olablirdi, Lowenbrau para etmezdi? şimdi ikisi birden aynı fiyat mı oldu yani? Miller değersizleşti, Lowenbrau değerli hale mi geldi?

Aslında konuyla ilgilendiğini söyleyen koleksiyoner bile böyleyken, internetten antika düşürmeye çalışan ölücülerin de öyle davranması son derece normal geldi bana.

İşte başka bir eşya daha: Ki bu en problemlisi. Nedenini siz fotoğraflara baktıktan sonra anlatıcam yine tabi.
Philips radyo konusu dediğim gibi karışık baya. Çünkü bu Philips, vakti zamanında o kadar çok radyo üretmiş ki akıllara zarar. Zorunda kalmış bir yandan da. Çünkü o zamanlar FM-MW-LW frekansları yerinde şehir adlarıyla radyo aranıyormuş. Yani hepsinin ayar bölümünde, o ülkeye özgü şehirler olmak zorunda kalıyor. Zırt pırt her ülkeye ayrı ayrı radyolar üretmek zorunda kalmışlar. Dolayısıyla radyo müzesini gezdiğimde, aynı yıl üretilen 50-60 farklı model radyo gördüm. 

İşin kötü yanı, B5 TR 74 A model Philips radyoyu hiç bir yerde bulamadım. Philips'in kendine sordum, cevap bile vermediler. Dünyanın en büyük radyo müzeleri ile iletişime geçtim, böyle bir modelin varlığından bile haberdar değiller. Hatta fotoğrafları gönderdiğimde birinden şöyle bir cevap aldım: "Fotoğraflardan belli oluyor ki böyle bir model var ama elimdeki 30binden fazla radyo modeli listesinde adı geçmiyor. Neden olabilir?" Ben nerden bileyim neden olabilir. Arkasına kendim yazmadım ya model ve seri numarasını. Var işte, yapmış adamlar. B5 modeli radyolardan çok ama TR74A hiç bir yerde yok yahu! Bulamadım, bulamadık!

Türkiye'deki radyo koleksiyonerleriyle iletişime geçmeye çalıştım, hiçbirine ulaşamadım için açığı. Tekrar internet ölücülerine sordum ve tabi ki aynı cevapları aldım: Çöp, 200TL eder, ooo çok değerli olabilir...

Anladım ki ulaşabildiğim kimse bunların ne olduğunu, değerini falan bilmiyor. Ben de dedim ki, iyisi mi koyayim vitrine de dursunlar. Ölücülere üç kuruşa vereceğime dururlar şurada işte. Kaldı ki gerçekten değeri 3 kuruş ise, ona razıyım. Ama her kafadan saçma sapan sesler çıkınca razı olamıyorum bir türlü...

Elimde bir el yazması bir de matbaa basımı kitaplar da var. Baya yıpranmış durumdalar. Onlarla da ilgili birilerine ulaşmaya çalıştım. Yine aynı sonuçları alacağımı bile bile ama denemeden de duramadım. Çünkü amacım ilk olarak bu kitapların ne olduğunu öğrenmekti. Osmanlıca ve Arapça tercümanlarla iletişime geçtim. Birkaç sayfa gönderdim. El yazması kitap Osmanlıca dua kitabıymış. Dualar ve onlarla ilgili açıklamalar varmış. Matbaa kitap için de Kuran-ı Kerim diyenler de oldu, yok bu arapça bi kitap diyenler de. Yani tercümanlardan bile bi sonuca varamadım.

Bu arada el yazması kitabın kapağına şöyle bir not alınmış: "Dükkan Urfa'da tüccardan Mısırlızade Hacı Halil Ağa'ya satılmışdır. Hisselerimiz dükkanda bakidir. 5 Temmuz 1926" 1926 tarihinde birileri not almış kitaba. Yani en az 1926 yılında yazılmış. Eski işte baya.

Yılmadım tabi. İstanbul'da birkaç sahaf buldum. Baya ilgilendi, görselleri gönderdim. "Getirmen lazım, özel bir şeylere benziyorlar" dedi. Telefonu falan yoktu, sadece web üzerinden iletişime geçiyordum. Ben kitapları hazırladım, İstanbul'a gitme işini de ayarladım ki bir baktım websitesine ulaşılamıyor. Kapanmış... Hala da öyle. Vay arkadaş! O sinirle yine internette sahaf aratıp onlara gönderdim. Cevaplar klasik: 1000-1500 eder, bunlar çöp, ooo hiç değerli değiller.

Yazı baya uzun oldu, hepsini okudunuz bilemiyorum ama durum bundan ibaret işte. Şişeler, radyo ve kitaplarla ilgili detaylı bilgi isteyenler bana ulaşsın lütfen. Bari ne olduklarını bileyim!