21 Ekim 2011

Vazriya

Artvin merkeze bağlı bir köy Vazriya. Çok geniş bir alana yayılmış ve özellikle yaz aylarında çok kalabalık olan bu köy, bir çok Belediye Başkanı ve Milletvekili çıkarmıştır. Ben 1998 yılından beri hemen hemen her sene memleketime gidiyorum. Tertemiz havası ve sessizliği ile tüm yılın yorgunluğunu alıyor...


Ankara'dan yaklaşık bin kilometre uzaklıkta. Uzun süre devam eden yol çalışmaları ve şehirlerin içlerinden geçmeniz nedeniyle bu yolculuk işkence gibi geliyordu. Otobüsle giderseniz 18 saat sürüyordu. Ancak tamamlanan ve şehirlerin dışına alınan yollar nedeniyle artık hiç sıkılmadan gidip gelebiliyorum. 

Yol üzerindeki hemen hemen her şehrin kendine özgü özellikleri var. Çorum üzerinden geçerken çeşit çeşit leblebiler satın alabilirken, Samsun'da Bandırma Vapuru'nu ziyaret edebiliyorsunuz. Ya da Trabzon'un ne kadar büyük bir şehir olduğunu görüp, Rize'den çay alabiliyorsunuz. 

Zaten Samsun'dan itibaren muhteşem bir yolda ilerlemeye başlıyorsunuz. Bir tarafınız Karadeniz, diğer tarafınız dağlar ve orman. Özellikle Rize-Artvin arasında kalan yolun çok güzel bir manzarası var.

Ancak o harika manzaraya gelebilmek için Ordu'da bulunan Nefise Akçelik Tüneli'nden geçmeniz gerekiyor. Eski yoldan gitmek isteyenler de olabilir tabiki. Eski yolun doğası muhteşem. Bazı otomobil reklamları İsviçre'deki ya da Fransa'daki dağ yollarında çekiliyor ve bu kadar güzel değiller. Oradan geçen yol ve etrafı biraz düzenlense harika manzarası olan bir güzergah olabilir. Hem bölgedeki trafiği artırarak orada yaşayan halkın ekonomisine de katkıda bulunulabilir. 

Nefise Akçelik Tüneli 3825 metrelik uzunluğu ile Türkiye'nin en uzun tüneli. Tünele ismini veren Nefise Akçelik ise, neredeyse Türkiye'deki tüm tünellerin inşaatında imzası olan bir mühendis. Buradaki inşaatta hayatını kaybettiği için önceden Hapan Tüneli olarak planlanan isim, Nefise Akçelik Tüneli olarak değiştirilmiş. Tünel Fatsa-Bolaman mevkiinde başlayıp Ordu şehir girişindeki Kumbaşı mevkiinde sona eriyor.

Zaten tüm Karadeniz yolu boyunca bir çok tünelden geçiyorsunuz. 






Trabzon'un önünden geçen yol. Gördüğünüz bu yol, tamamen doldurulmuş denizin üzerine yapılmış durumda. 





Ve Karadeniz'de muhteşem gün batımı... 






Artvin'e giderken aşmanız gereken en büyük engel: Hopa dağı. Ormanların arasından tırmanıp tekrar ormanların arasından Çoruh Vadisi'ne kadar indiğiniz, virajlarla dolu bir yol. Hopa Vadisi.
Çoruh Nehri üzerine kurulan barajları seyrederek, tünellerden ve viyadüklerden geçerek köy yoluna giriyoruz. Fotoğraf çekildiğinde yol inşa halindeydi ancak şimdi Seyitler Köyü (Sotibar) yakınlarına kurulan üniversite ve TOKİ evleri nedeniyle asfalt bir yol var. Gönül isterdi ki asfalt yol köyün merkezine kadar gitsin. Ne yazık ki yolun büyük bir kısmı toprak. Yağmurlu havalarda ise çamura dönüşüp ulaşımı çekilmez bir hale getirebiliyor. 


Bir kaç sene önce bu kayanın etrafından dolanıyordu yol. Şimdilerde ortasından geçiyoruz...


Bu evi elleriyle inşa eden adamın torununun oğluyum ben. O kadar eski bir ev yani. Evi bu kadar kıymetli kılan da bu ya. Nice eğlenceler, nice hüzünler yaşanmış bu evde. Her tahtasında, her çivisinde sayısız anı birikmiş... 


Çok da güzel manzarası vardır hani... 



Şuşuta denir bizim orda bu çiçeğe. Bir tür sarmaşık aslında. Çok çabuk büyüyor ve kolayca istediğiniz şekilde yönlendirebildiğiniz için balkona, çardağa ve çitlere sardırmak mümkün. Lakin bu sarmaşık da günün her saatinde açmıyor çiçeklerini. Sabahın çok erken saatlerinde açılıp öğlen olmadan kapanmış oluyorlar. 




Bu fotoğraftaki böcek çok değerli bir arı çeşidi. Özellikle İsrailli'ler bu böcekle çok ilgileniyor. İlgilenmelerinin nedeni ise bu arılar sayesinde seralarındaki çiçeklerin tohumlanmasını çok daha hızlı ve başarılı bir şekilde yapabiliyorlar. Bizim de bu tür doğa mucizelerinden faydalanmamız gerek aslında...








Köyde iş asla bitmez. Yapacak bir şeyler muhakkak vardır, olmalıdır da zaten. Çünkü orada yaşayan insanları asıl sağlıklı kılan budur. Kendi yetiştirdiği tertemiz ve taptaze sebze-meyve ile yaşamanın getirdiği sağlık da cabası. Eğer orada yaşayan insanlar çapa yapmazsa, otları biçmezse, tarlayı sulamazsa bu kadar sağlıklı kalamaz. Tarladan elde edeceği ürünü çocuklarına, torunlarına ikram edebilecek olmanın ümididir aslında onları diri tutan.




Fotoğrafı küçülttüğüm için belli olmuyor ancak bu manzarayı görmenizi tavsiye ediyorum. Bu fotoğrafı evin yakınındaki karanlık bir yerde çektik. 








Yolda ve Artvin'de çektiğim fotoğraflar





















Ankara'dan Artvin'e gitmesi kolay da dönüş çok sıkıcı. Yeniden Ankara'nın gürültüsüne girecek olmanın huzursuzluğundan olsa gerek.